Kadınca Yaşayabilmenin Sırları 1

02 Ekim 2013 Devamı

Her kadın sağlık ve mutlulukla, kadınlığının keyfini, insan olmanın huzurunu hissetmek ister.
Evrenin düzeni ve dengesi içinde var olan kadının özünde bu olumlu enerji, iyi hisler mevcuttur.

Karmakarışıklığın içinde mutlak bir düzenle her şeyi yerli yerinde tutan Sonsuz Kudret sahibinin Vedud isminin yansımalarıdır, bu en derinlerimiz de var olan olumlu enerji.
Yeryüzünün halifesi olarak gönderilen insandan istenen, Rabbini bilmesi ve tanımasıdır. Rabbimizi bilmek kendimizi bilmekten geçer.
“Kendini bilmeyen Rabbini bilmez” ayeti kerimesiyle sabit olan kendini bilmenin önemini kavrayarak, özümüzde var olan “iyi hislere, güvene, sevgiye” ulaşabiliriz.

Ve ancak kendini bilen kendinde tecelli eden isimleri okuyabilir, isimlerin cilvelerini hissedebilir. Ve hayat bu isimlerin yansımalarıyla ince bir nakış gibi dokunur
Hayy isminin tecellisiyle iki hücreden, trilyonlarca hücreye ulaşan hayatlar, bir dirhem çekirdekten tonlarca ağırlığa ulaşan ağaçlar, her mekanın kendine ait hayat sahipleri yaratılır.
Her canlıya hayatta kalacak, vazifesine yetecek kadar cihazat ve kabiliyet verilmişken ebede müptela insanda durum farklıdır.
İnsan tabiatın küçültülmüş bir örneğidir. İnsanın yapı taşlarını tabiattaki 104 element oluştururken, ayrıca insan Yaradanın tüm esmalarına muhtaçtır. Kalsiyum, magnezyum, çinko, bakır, sodyum… gibi 104 element çok ince ayarlarla beden inşası için bir araya getirilir, bir arada tutulur. Bedenin devamlılığı içinde bu elementler mevsimine yerine zamanına göre, kapkara toprakta pişirilir, paketlenir iştahı kabartacak şekilde sunulur. Ve her biri bedene girdiği an vazifesinin başına geçer, İlahi emirle hareket eden askerler misali.
İnsan, insanlığını korumak, kabiliyetlerini geliştirmek, tekamül yolculuğunda ilerlemek için 104 elementin çeşitli terkiplerine ihtiyaç duyduğu kadar, Yaradan’ın tüm esmalarına da muhtaçtır. İşte bu ihtiyacının farkındalığı arttıkça tüm evrenle ve kendisiyle olan ilişkilerinin boyutu değişir, esmalara ayinedarlık iştahı artar, kabiliyetleri bu doğrultuda gelişir. Ve insanın tekamülü, yansıttığı Esmalar oranındadır.

İnsan ruhu, bedeni, zihni varlık sebebi olan ışıkla aydınlanır, anlam bulur. Işıkla aradaki perdeler kalktıkça parlar, görünür hale gelir, etrafını aydınlatmaya başlar. İnsan tekamül yolculuğunda yol alıp esmalar üzerinde ışıldamaya başladıkça kıymeti ve değeri artar. Bedende ışığın kaynağı ile bağ kurmak kalbe aittir. Kalp kabiliyeti oranında kaynaktan aldığı ışığı, aydınlanmayı, okumaları, bedene yansıtır her atışıyla. Kalbin kaynakla ilişkisi çok önemlidir tüm beden için. Zira insanın en az 104 element kadar ihtiyaç duyduğu sevgi, muhabbet, güven, huzur gibi latif duyguları kalp ancak kaynaktan alıp tüm bedene dağıtabilir. Bu nedenle girişte açıkladığımız gibi, sadrı daraltıp kalbin asıl vazifesini engelleyen duvarları ortadan kaldırmalıyız ki (bilinçaltı virüslü yazılımlar, nefs, aklın oyunları gibi) kalp ihtiyacımız olan esmaların cilvelerine açık hale gelebilsin.

İşte kalbin bu şuurla attığı her an bedende ki bütün hücrelerin derinlemesine nefes aldığı, hayat bulduğu ve yediğinden, içtiğinden, kokladığından, işittiğinden, soluduğundan, aşık olduğundan maximum istifade ettiği andır.
İnsan birçok hayvana göre çok acizken, aczinin içindeki kuvveti çıkarma, kullanma kabiliyetine de sahiptir. Tüm canlılarda var olan, hayatta kalma, neslin devamlılığı, bilgilerin aktarımı, iyilik halinin korunması prensipleri insan için de geçerlidir.
İçine koca bir kainatın sığdırıldığı insanın “iyilik halinde” olması, alakalı olduğu dünyalarla denge halinde olmasına bağlıdır.
İşte bu dengenin temel unsuru kalptir ve kalbin yüzeyi parlayıp yansıtma görevini yaptığı sürece sevgi, muhabbet, değer görmek gibi insanın hayati ihtiyaçları en doyurucu şekilde karşılanmış olur.
Kirlerinden arınmış bir kalbin bedeni ancak ışıldar. Bu ışıkla “topraktan” çıkan mis kokulu çileği yerken ‘’FesuphanAllah” der tüm beden. Ağız bir kapıcı olma hükmünden çıkıp şükrün ana kapısı mertebesine yükselir.

Bu “idrak” la yaz sıcağındaki karpuz Allahuekber dedirtirken, Yaradanın ışığı ile aydınlanma yolundaki kadın, ruh-beden ayrışması yaşamadan sevgi neşe coşku ve sağlıkta kalabilir.
Kadın zihin–beden-ruh bütünlüğü ile kainatı ve kendini okuyabilir.
Yaz sıcağında çıkan karpuz, kışın ihtiyaç duyulan portakal tabiat mutfağında pişirilip özel ambalajlarıyla sunulurken “idrak” düzeyi artmış kadın, çok özel bir davette hisseder kendini. İşte bu his iyi bir histir. Sevginin, değer verilmiş olmanın, korunup kollamanın verdiği iyi bir his

.kadınca

Kadın olarak en önemli ihtiyacımızdır, kendimizi ‘’güvende, değerli ve iyi hissetmek’’. Ve kadın kendini iyi hissettikçe huzuru, mutluluğu, sevgiyi, sağlığı hayatına çekebilir.
Sevildiğini, güvende olduğunu hisseden beden rahattır, sağlıklıdır, tüm fonksiyonları yerli yerinde çalışır. Aksi durumda, güvensizlik, sevgisizlik hissi olan beden tehlike var algısıyla “savaş veya kaç” komutuna hazır halde bekler. Bu hazır olda bekleyişin en basit ifadesi günümüzde “stres”tir.

İşte bir tarafta tüm kainat hizmetine sunulmuş, akılla nimetlendirilmiş, duygularla süslenmiş, ruhu olan bir bedenle ‘’ışıldayan kadın’’…diğer tarafta alarm vaziyette, en basit haliyle streste, depresif, panik ve kronik hastalıkların pençesinde bir bedenle cebelleşen ‘’zavallı kadın’’.

Op.Dr. Ayşe Duman
http://www.ayseduman.com

Kategori: Op. Dr. Ayşe Duman, Yazarlar