Serebral Palsi (Beyin Felci)

03 Ekim 2012 Devamı

Serebral Palsi (SP), anne karnında, doğumda veya doğumdan sonraki erken dönemde beyinde hareketle ilgili merkezlerin bir ya da birkaçının hasar görmesi sonucu oluşan, hareket bozukluğu ile karekterize klinik durumdur. Spastik tip, en sık görülen serebral palsi tipi olsa da, serebral palsili her çocuk spastik değildir; bazı çocuklarda denge ve koordinasyon bozukluğu (ataktik tip), istemsiz hareketler, hareketin kontrolünün bozukluğu (diskinetik tip) klinik tabloyu oluşturur.
Anne karnında genetik ya da genetik olmayan çeşitli nedenler beyinde kalıcı hasarlara yol açabilir; serebral palsili çocukların çoğunda gebelik süresince beynin etkilenmesine yol açacak faktörler sorumludur. Ayrıca doğumda oksijensiz kalma, doğum travması, erken doğum, yenidoğan döneminde oksijensiz kalma, beyin kanaması, kan şekeri düşüklüğü, beyin kanaması, menenjit, sarılık gibi nedenler, süt çocukluğu ve erken çocukluk döneminde kafa travması, beyin kanaması, menenjit gibi nedenler serebral palsiye yol açabilir.

Serebral palsi için risk faktörü olan bütün bebekler nörolojik olarak yakından izlenmelidir. Serebral palsi tanısı klinik bir tanıdır; yani nörolojik muayene bulguarına dayanarak tanı konulur. Bir bebeğin yaşına göre gereken gelişmeyi göstermemesi, gevşek olması ya da kaslarda sertlik farkedilmesi, tiz sesle sürekli ağlaması, çevreyle sosyal ilişkisinin az olması, başka bir nedene bağlanamayan aşırı huzursuzluğu, vucudunun simetrik olmamaması, ellerini ve kollarını eşit ve simetrik hareket ettirememesi serebral palisnin erken belirtileri olabilir.

Serebral palsi ve spastisite tedavisinde önemli nokta, hareket bozukluğunu oluşturacak beyin hasarı ortaya çıktığında (yenidoğan ve erken sütçocukluğu dönemi) ya da serebral palsinin ya da spastisitenin erken belirtileri farkedildiği anda, yani ‘erken dönemde’ tanı konması ve fizik tedavi ve rehabilitasyona başlanmasıdır. Riskli bebeklerde fizik tedavi ve rehabilitasyon yeni doğan döneminde, küvözde başlanmalıdır.

Düzenli ve uygun rehabilitasyon, spastik tip serebral palsili çocuklarda kaslarda sertlik gelişmesini engelleyip, çocuğun etkilenmiş uzuvlarını kullanma kapasitesini kısmen veya tam olarak sağlayabilir. Rehabilitasyon sadece kaslardaki sertliği gidermeyi amaçlamaz; beyin ‘kullan ya da kaybet’ prensibiyle çalışır. Yani henüz olgunlaşmamış bebek beyninde o uzuvlara komuta eden hasarlanmış olan merkezlere ve bunların görevini üstlenen merkezlere yeterli uyaran sağlamak ta rehabilitasyon ile mümkündür. Rehabilitasyonda amaç sadece bir uzuv, bir bölge değil, tüm vücudun hareketini, nöromotor gelişimi, hareketin kontrolünü elden geldiğince normale yaklaştırmaktır. Bunun için erken dönemde ve doğru rehabilitasyon esastır.
Rehabilitasyon yapılmayan ya da geciktirilen çocuklarda kalıcı kontraktürler, sertlikler, eklem ve omurga bozuklukları gelişebilir. Bazı çocuklarda rehabilitasyona iyi yanıt alınamayabilir. Gecikmiş olgularda ya da ağır vakalarda spastisiteyi çözmek zor olabilir, Hekim kontrolünde kullanılan bazı ilaçlar yarar sağlayabilir.
Bazı hastalarda botoks toksin uygulaması spastisiteyi geçici olarak çözebilir, ancak botoks uygulandıktan sonra yoğun fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulanması şarttır.

Spastisite tedavisinde cerrahi girişim ‘seçilmiş hastalarda’ uygulanabilir; rizotomi olarak bilinen omuriliğin arka köklerine uygulanan cerrahi müdahale seçilmiş hastalarda başarılı sonuçlar verebilir. Ayrıca, spastisite sonucu gelişmiş kontraktürler cerrahi yöntemle açılabilir, eklem bozuklukları giderilebilir. Serebral palsili evladı olan bir aile çeşitli zorluklar yaşamıştır, hemen bir müdahele ile çocuğunun kalkıp normal yürümesini, bunun için mucizevi ameliyatlar yapılmasını doğal olarak ve sabırsızca isteyebilir. Ancak, ameliyat zor karardır, gerek botoks uygulaması gerekse geri dönüşü olmayan değişiklikler oluşturan cerrahi girişimler ancak Çocuk Nörolojisi, Fizik Tedavi Rehabilitasyon, Çocuk Nöroşirürji, Ortopedi disiplinlerinin birlikte hastayı değerlendirerek, konsülte ederek karar alması ile uygulanır.

Prof. Dr. Yüksel Yılmaz

Kategori: Çocuğum, Genel, Haberler, Prof. Dr. Yüksel Yılmaz, Sağlık & Güzellik