Çocukların Yüzde 25’inde Alerji Var

17 Nisan 2013 Devamı

Uzmanlar, alerjik hastalıkların sıklığının yıldan yıla sanayileşmenin ve hayatımıza giren kimyasal maddelerin, katkılı yiyeceklerin yoğunlaşması ile hızla arttığını vurguluyor.

Doğan her bebeğin alerji açısından risk altında olduğunu söyleyen uzmanlar, bundan 10 yıl önce alerji sıklığı yüzde 12-17 iken bugün yüzde 25’lere çıktığını belirtiyor.

Konuyla ilgili olarak açıklama yapan Adana Özel Meridien Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Sema Kılıç, alerjinin, çoğu insanın temas ettiğinde sorun yaşamadığı bir maddeye karşı duyarlı bireylerde vücudun anormal tepki göstermesi olarak tanımladı.
Alerji gelişiminde ailesel, genetik ve çevresel faktörlerin etki gösterdiğini kaydeden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Sema Kılıç, “Genetik yatkınlık alerjik hastalıklarda çok iyi tanımlanmıştır. Anne ya da babadan birinin alerjik vücut yapısına sahip olması durumunda çocukta alerji gelişme riski yüzde 40 iken, hem annenin hem babanın alerjik olması durumunda bu oran yüzde 70’ye çıkmaktadır” dedi.
Çevrede var olan her tür maddeye karşı alerjik reaksiyonun gelişebileceğini söyleyen Dr. Sema Kılıç, “Bugüne kadar yaklaşık 2 binin üzerinde alerjen tanımlanmıştır. İlk 3 yaşta ağızdan alınan maddelere karşı (en sık inek sütü, soya ve yumurta) alerji gelişimi ön planda iken, 3 yaştan sonra hava ile alınan alerjenlerle (Ev tozu akarı, küf mantarı, polenler, hayvan alerjisi) reaksiyonlar ön plana geçer. Ülkemizde alerjik çocukların yüzde 90’ında ev tozu, akar, mite alerjisi görülmektedir. İkinci olarak polen alerjisi gelmektedir” dedi.

ÇOCUĞUMUZUN ALERJİK BİR BÜNYEYE SAHİP OLDUĞUNU NASIL ANLARIZ?
Ailesinde alerjik hastalıklar bulunan, bebeklik döneminde anne sütü alırken bile yanaklarında gövdesinde cilt kuruluğu, kızarıklıklar, egzeması olan çocukların, alerjik hastalıklar açısından risk altında olduğunu belirten Dr. Sema Kılıç, “Bu çocukların bebeklik döneminde saçlı derisinde konak olduğu dikkat çekici en önemli göstergelerdendir. Alerjik hastalıklar birbiri ile ilişkilidir, çokca tartışıldığı gibi belki de aynı hastalıktır. Alerji, bebeklik çağında deri alerjileri, konak, egzema türü besin alerjileri şeklinde başlarken süt çocukluğu döneminde bronşit, astım olarak devam eder. Daha büyük çocuklarda ve fiziksel, cinsel, psikolojik gelişimin tamamlanması döneminde alerjik burun hastalığı, rinit şeklinde sürer. Astım, alerjik bronşit geç çocukluk, ergenlik döneminde hafifleyip, geçebilirken, burun hastalığı genelde ömür boyu kalır” dedi.

ÇOCUĞUN SIK HASTALANMASI ALERJİDEN KAYNAKLANABİLİR Mİ?
Alerjik bünyelerde üst solunum yolu ve alt solunum yolu enfeksiyonlarının daha fazla olduğu söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Sema Kılıç, Alerjiye bağlı değişiklikler (burun tıkanması, bronşların daralması) mikropların daha çabuk üreyip, hastalık yapmasına zemin hazırladığını kaydetti. Dr. Kılıç, Alerjik hastalıklar enfeksiyonlara yatkınlık oluşturduğu gibi, enfeksiyonlar da alerjik hastalıkların tetiklenmesine neden olabileceğini belirterek, “Altta yatan alerjik hastalık tedavi edilmeden sık yakalanan enfeksiyonlardan kurtulmak pek mümkün değildir. Örneğin, sık orta kulak enfeksiyonu olan bir çocuğun alerjik burun hastalığı tedavisi almadan, yani burun tıkanıklığı ve akıntısı düzeltilmeden her seferinde antibiyotik alması doğru tedavi yaklaşımı değildir. Aynı şekilde adenoid vejetasyonu, geniz eti olan bir çocuğun geniz etinin ameliyatla alınması, altta yatan alerjik burun hastalığı tedavi edilmemesi durumunda yıllar içinde vücudun geniz etini tekrar oluşturacağı anlamına gelir” dedi.

ALERJİ TESTİ HER ZAMAN DOĞRU SONUÇ VERİR Mİ?
Çocuklarda alerji tanısının alerji testleri ile konulduğunu ifade eden Dr. Sema Kılıç, gıda alerjilerinin de taranması kan testleri ile yapıldığında daha güvenli sonuç verdiğini söyledi. Dr.Kılıç, “Solunum sistemini ilgilendiren ev tozu akarı, polen gibi maddelere karşı alerji en iyi alerji deri testleri ile araştırılır. Alerji testlerinin güvenilirliği yüzde 100 olmadığı gibi, testle sadece baktığınız maddelere karşı duyarlılık olup, olmadığı ortaya konulabilir. 2000’in üzerinde alerji yapan madde tanımlanmış olup, en büyük merkezlerde bile testlerde 30-40 tanesine, en sık alerji yaptığı bilenen maddelere karşı test yapılır, kan testlerinin doğru sonuç verme oranı yüzde 70 civarında iken, prick, deri alerji testleri yüzde 85’tir” dedi.

ALERJİNİN TEDAVİSİ
Alerji tedavisinin çocuk, hekim, aile ile bir bütün olarak ele alınması gerektiğini vurgulayan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Sema Kılıç, “Maalesef alerjik hastalıların kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Hekimin verdiği tedaviler şikayetleri azaltıcı, hastalıkların verdiği sıkıntıları en aza indirmeyi amaçlayan, destekleyici tedavilerdir. Öncelikle alerji konusunda deneyimli bir hekimden yardım alınmalı, tanı için gerekirse uygun alerji testleri yapılmalıdır. Tedavideki en önemli basamak aslında ailenin uygulayacağı ve alerjenlere karşı alacağı ev ve çevre önlemleridir. Unutulmaması gereken en önemli nokta tedavi ve önlemler bir arada yapılmaz ise tedavinin başarı şansının çok az olduğudur” dedi.

Kategori: Araştırma, Bebeğim, Çocuğum, Genel, Haberler, Sağlık & Güzellik