Kreşe Giden Çocuklar Daha Sık Hastalanıyor

20 Aralık 2013 Devamı

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Selda Öztürk, çocukların yılda 6-10 kez soğuk algınlığı rahatsızlığına yakalandığını, kreşe ve okula giden çocukların virüsün kapalı mekanlarda canlı kalmasından dolayı daha çok rahatsızlandıklarını söyledi.


Öztürk, yaptığı açıklamada, kış aylarının en çok rastlanan hastalığının soğuk algınlığı olduğunu, özellikle çocukların sağlığını ve eğitimini olumsuz etkilediğini ifade etti. Havaların soğumaya başladığı şu günlerde, okula devamsızlık mazeretlerinin başında soğuk algınlığının gelmeye başladığını dile getiren Öztürk, “Çocukların bu hastalıktan korunmasında virüsün yayılma koşulları çok önemli. Hapşırma anında ortama yayılan virüsler saatlerce canlı kalabiliyor” dedi.

Sonbahar-kış mevsiminde sıklıkla görülen bir hastalık olan soğuk algınlığının burun akıntısı, halsizlik ve boğazda kaşınma hissi ile başladığına dikkat çeken Öztürk, şöyle devam etti:

“Bulaşıcı olduğu için hızla yayılma gösteren bu hastalık, erişkinlerde yılda 2-4, çocuklarda ise 6-10 kez görülüyor. Çocuklarda sık olmasının başlıca nedeni, kreş ve okul gibi toplu yerlerde sıkça bulunmaları. Bunun nedeni ise toplu yerlerde virüsün kapalı ortamda canlı kalması ve hızla bir başkasına geçebilmesi. Soğuk algınlığına neden olan 200’ün üzerinde virüs bulunuyor. Bazı virüsler yılın soğuk ve kuru dönemlerinde daha kolay ürüyor. Bu nedenle de erişkinlerde iş gücü kaybına, çocuklarda ise okula devamsızlığa yol açıyor. Hatta çocukların okula devamsızlığının en büyük nedeni de, soğuk algınlığıdır.”

Soğuk algınlığının havaların soğumaya başlamasıyla artış gösterdiğini vurgulayan Öztürk, hastalığın genel olarak hafif seyirli olduğunu ve kendi kendine iyileşebildiğini belirtiyor. Öztürk, “Üst solunum yolu enfeksiyonlarının çoğu viral enfeksiyonlardır ve bunların içinde en sık görüleni soğuk algınlığıdır. Küçük çocuklar, üst solunum yolu enfeksiyonuna neden olan virüslere karşı son derece duyarlılar. Hem bağışıklıklarının tam kazanılamamış olması hem okul ve kreşlerde bol miktarda virüs yayan çocuklarla sık temas halinde olmaları hem de hijyen kurallarına uyumlarının tam gelişmemiş olması bu hastalıkla sık karşılaşmalarına neden oluyor” diye konuştu.

Soğuk algınlığının en başta gelen etkenini ‘rinovirüsler’in oluşturduğunun altını çizen Öztürk şunları kaydetti:
“Rinovirüs enfeksiyonları en sık bebek ve çocuklarda görülüyor, yaş ilerledikçe bu oran düşüş gösteriyor. Genellikle ilk belirti boğazda yanma, kaşıntı ve ağrı hissi olarak kendini gösteriyor. Bu belirtileri, burun tıkanıklığı ve burun akıntısı izliyor. Öksürük, vakaların yüzde 30-40’ında bulunuyor. Hastanın ateşi normal veya hafif yüksek olabiliyor. Hastalık ilk 2-3 gün daha şiddetli seyrediyor ve yaklaşık bir haftada tüm bulgular kayboluyor.”

Dr. Öztürk, soğuk algınlığının akabinde süt çocuklarının yüzde 21-31’inde; küçük solunum yollarının (bronşioller) iltihaplanması olan bronşiolit, sinüzit, otitismedia (ortakulak iltihabı), zatürre görülebileceğini de ekliyor. Soğuk algınlığının tedavisinin hastanın şikayetlerini gidermeye yönelik olduğunu vurgulayan Dr. Öztürk, “Ateş için çocuğun yaşına göre ve doktor kontrolünde ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir” dedi.

Öztürk, bebeklere gereksiz yere antibiyotik verilmemesi gerektiğini belirterek, “Süt çocuklarının rahat beslenebilmesi ve uyuyabilmesi için burunlarının açık olması çok önemli. Bebekteki burun tıkanıklığını gidermek için izotonik tuzlu su damlalarının bebeğin burnuna damlatılması ve burun içerisindeki yoğun salgıların çekilmesi (aspire edilmesinin) yararlı olur. Bebeğin odasına soğuk buhar makinesi konulması da, bebeğin burnundan daha rahat nefes almasına yardımcı olur. Ancak bu makinelerin gün içinde mutlaka temizlenip kurulanması gerekiyor. Soğuk algınlığına virüsler sebep olduğu için, antibiyotikler tedavide kullanılmıyor” bilgisini verdi.

Öztürk, virüsün bulaşmasını azaltacak önerilerini ise şöyle sıraladı:
“Kağıt mendil kullanın. Soğuk algınlığı virüsleri, hastanın burun salgısında bolca bulunuyor. Hapşırma ve öksürme esnasında hastanın virüsleri havaya yayılarak saatlerce canlı kalabiliyor. Bunun oluşmasına engel olmak için en sağlıklı yöntem tek kullanımlık kağıt mendil tercih etmek. Ellerinizi sık yıkayın. Elle ağzı kapatmak virüslerin yayılması için etkili bir önlem değil çünkü ellere bulaşan virüsler yine diğer kişileri tehdit ediyor. Bu yüzden hastaların göz, burun, ağız ve yüzlerine dokunmaktan kaçınması, ellerini dikkatlice ve düzenli yıkaması gerekiyor. Ortamı havalandırın. Ayrıca ortamın sık sık havalandırılması ortamdaki virüslerin ölmesine neden olur. Kirli yerlerle el temasını azaltın. Kapı kolları ve otobüs tutacakları gibi kamuya açık eşyaların kağıt mendil ile tutulması ve bu mendillerin hemen çöpe atılması büyük önem taşıyor. Hastayla aynı ortamda bulunmayın. Virüs bulaşmış bir hastayla aynı ortamı paylaşmayın. Virüs, hapşırma sırasında hava yoluyla kolayca bir başkasına bulaşabiliyor.”

Kategori: Çocuğum, Genel, Haberler, Kış Hastalıkları, Sağlık & Güzellik