Eğitim, Öğretim ve Çocuk

28 Ağustos 2015 Devamı

Eğitim, yaşamı sürdürmek için gereken yeterliliği (deneyim, donanım, bilgi, birikim, tutum, davranış) kazanma sürecidir.

Canlıların bir kısmı iç güdüleri ve deneyimleme ile yaşamını bağımsız sürdürme yeterliliğini kazanırken, bazı canlılar ve insan yavrusu doğumdan itibaren öncelikle anneleri, daha sonra yakın bireyler ve toplumun diğer öğeleri aracılığıyla eğitilirler.

Eğitim bir bilimdir, eğitilecek olanın kapasitesi ve özelliklerine göre farklılıklar gösterse de eğitimin ana parçaları olan algılama, kavrama, tekrar, imgeleme, deneyimleme, içselleştirme vb süreçler bilimsel bir metodoloji temelinde gerçekleşir.

Eğitim doğumda başlar, bebeklik, oyun çağı ve okul öncesi dönem kendiyle ve dış dünya ile ilgili temel bilgilerin edinildiği dönemdir; öz bakım becerilerinin geliştirilmesi, tehlikeleri ve farklılıkları fark etme, düzeni kavrama, ince ve kaba motor becerileri geliştirme, dili kendini, duygu ve düşüncelerini ifade edecek şekilde kullanabilme, başkasının duygularını anlayabilme, basit somut muhakeme yeteneklerini geliştirme, aile içinde kendi ve diğer bireylerin sınırlarını öğrenme ve bu sınırlara saygı duyma bu dönemde kazanılır. Bu dönemde çocuk dünyayı keşfetmektedir, merak eder, sorar, inceler. Bebek ve küçük çocuk uygun, farklı ve doğru uyaranları kararında, yeterince alırsa ve duyusal integrasyonu sağlanırsa sonraki eğitim ve öğretimin erken altyapısı sağlıklı oluşabilir. Herkes eğitilemez; ağır ya da derin zeka geriliği olan kişiler eğitilemez kabul edilir.

Olgunlaşması ve gelişimi sürmekte olan çocuk beyni için en güzel uyaranlar insan ilişkisi, doğa, oyun ve doğru eğitimdir. Eğitim, bu dönemde oyun ve günlük yaşamın içinde sürer, gözlem, taklit ve kurgulama esastır. Bu anlamda rol modeller ve günlük yaşamda kullanılan her araç-gereç eğitim materyelidir; beş yaşında bir kız çocuğu kardeşlerinin nasıl büyütüldüğünü gördüyse bebek temizliği yapabilir, ülkemizde yapan çocuklar da vardır. Ortaçağda serflerin, sömürgecilik döneminde kölelerin beş yaş ve üstündeki çocukları iş gücü olarak kullanılmıştır.

Öğretim, eğitimin bir parçasıdır; eğitimden farkı öğretimin belirli bir amaca yönelik olarak, belirli bir süreç ve programda yapılması ve formel olarak değerlendirilmesidir. Herkes öğretim alamaz, ancak nomal, normal üzeri ya da sınır zeka seviyesinde olan, ya da hafif derecede zihinsel gerilik gösteren kişiler öğretim alabilir.

ÖĞRETİME BAŞLAYACAK ÇOCUK

Çocuğun planlı, programlı, zamanlı, ölçme-değerlendirmenin olduğu bir öğretim programına ve bu öğretimin verildiği ilköğretim okuluna başlayabilmesi için somatik (bedensel), nöromotor ve psikososyal/dil olarak yeterli olgunluğa erişmiş olması gerekir:

a. Çocuk okulda fizik koşullara uyum sağlayacak özelliklere ulaşmış olmalıdır;

Öz bakım becerilerini (tuvalet eğitimi, beden temizliği, beslenme vb) kazanmış olmalıdır (Nöral tüp defekti gibi bazı nörolojik hastalıklar sonucu tuvalet eğitimini kazanamama veya serebral hareket bozukluğu, kas hastalığı ya da ortopedik sorunlar nedeniyle motor kısıtlığı olan çocukların ayrıcalığı vardır , destek almalı, ancak öğretimden mahrum kalmamalıdırlar).Bedensel olarak belirli bir süre (40 dakika) sandalyede ya da sırada oturarak derse katılmak, kısa ders aralarındaki hareketlilikte, oyunlarda kendini fiziksel olarak koruyabilmek için gerekli somatik (bedensel) büyümeyi sağlamış olmalıdır.

b. Nöromotor gelişimi yeterli olmaldır;

Motor gelişim, yaşa uygun olarak ince ve kaba motor hareketlerin koordine, seri, iyi kompozisyonda yapılabilmesidir. Nörolojik ve ortopedik sorunu olmayan, normal gelişim gösteren bir çocuğun yazı, çizgi, defter kullanımı için yeterli ince motor gelişimi göstermiş olması gerekir.

c. Psikososyal-dil gelişimi yeterli olmalıdır;

Okul toplu yaşamdır, toplu ve disiplinli yaşama uyumdur. Okul resmiyettir, standartları öğrenmedir, okulda yarışma vardır, ‘en iyi olma’, ‘sınıf birincisi olma’, ödüllendirme vardır. Başaramadığının duygusal ağırlığını kaldıracak, başardığını sindirecek, duygusal iniş-çıkışlara rağmen gelişimi sürdürecek düzeyde olan çocuk öğretilir; çünkü resmi olarak derecelenme, ölçme-değerlendirme, sınav, not ile çocuk okulda tanışır.

Çocuk dikkat edebilme, belirli bir süre dikkati sürdürme ve yoğunlaşma yeterliliğini kazanmış olmalıdır. Dersler ve etkinlikler boyunca isteklerine uymayan durumlarda sabırlı olmayı, kendini, duygularını denetlemeyi becerebilmelidir.

Duygu ve düşüncelerini, isteklerini, kendini, öğrendiklerini net ifade edecek dil gelişimde olmalıdır. Dil, iletişimdir. Dil gelişimi okulda hızlanır, sözcük dağarcığı zenginleşir, sözcükleri doğru ve yerinde kullanma ve birleştirme yeteneği gelişir.

Çocuk, verilen programı anlayabilecek, kavrayabilecek zihinsel gelişimde olmalıdır.

Okul özdisiplin, sınır çizme ve sorumluluk alma yeterliliği gerektirir; zamanı iyi kullanma (örneğin sınav süresini iyi kullanma), ders araç gereçlerine ve kişisel malzemelerine sahip çıkma ve bunları iyi kullanma, ortak malzemeleri iyi kullanma, toplu yaşamın gerektirdiği sınırlara uyma, kurallara uyma, arkadaşlarının hak ve sınırlarına saygılı davranma, kendi sınırlarını çizmeyi başarabilme ve bunları öğrenme yeterliliği olmalıdır.

Büyüyen- gelişen insan yavrusu olan çocuğun okula başlamaya yeterli olup olmadığı bazı gelişim ve okul olgunluğu testleri ile değerlendirilebilir. Bu standart, o topluma uyarlanmış testler, bu testlerin eğitimini ve uygulama sertifikasını almış çocuk gelişim uzmanları, pedagoglar, psikologlar tarafından uygulanır ve raporlanır. Ancak, tek test ile karar vemek her zaman doğru değildir, kuşkulu durumlarda belirli zaman aralıkları ile testi tekrar etmek veya farklı testler uygulamak gerekir. Bu testler zeka testi değildir, gelişim değerlendirmesi testleridir, altı yaşı doldurmadan zeka testi uygulanmaz.

SONUÇ: Büyüyen-gelişen insan yavrusu olan çocuk, ihtiyacı olan ve kapasitesinin yettiği eğitim ve öğretimi uygun koşullarda, uygun şekilde (bedensel, psikososyal, duygusal gereksinimleri karşılanarak) ve örselenmeden alabilirse ‘bağımsız bir birey’ olarak yaşama becerilerini geliştirebilir.

Kategori: Prof. Dr. Yüksel Yılmaz, Yazarlar