Bebeklik (0-1 Yaş) Döneminde Beslenme

12 Ekim 2015 Devamı

Sıfır-6 ay döneminde beslenme-Doğal beslenme
Yaşamın ilk yılı büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu önemli bir dönemdir. Bu dönemdeki yetersiz beslenme, çocukluk döneminde geriye dönüşsüz boy kısalığına, emosyonel ve kognitif bozukluklara neden olurken, erişkin dönemde hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıkların riskini artırmaktadır. Benzer şekilde bu dönemindeki yüksek protein alımı da ileri dönemde obesite riskini artırmaktadır. İşte bu nedenle, bebeklere optimal beslenmenin sağlanması hayati önem taşır. Bebekler için optimal beslenme, ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi, ondan sonraki 6 ay ise anne sütünün zamanında, yeterli ve uygun türden tamamlayıcı besinlerle desteklenmesiyle mümkündür.

Günümüzde anne sütünün bebek için en iyi ve en doğal besin kaynağı olduğu Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere pek çok uluslararası organizasyon ve bilimsel topluluk tarafından kabul edilmektedir.

Anne sütü bebeğin doğal fizyolojisine katkıda bulunan canlı bir dokudur. Mevcut besinler arasında en doğal olanıdır, özgündür. Bugüne kadar taklit edilememiştir, taklit edilmesi de mümkün değildir.

Anne sütünün içeriği
Anne sütü D vitamini hariç bebeğin tüm gereksinimlerini karşılar.
Anne sütünün içeriğini tam olarak değerlendirmek güçtür. Çünkü anne sütünün bileşimi anneden anneye, günden güne, gün boyunca, emme süresince, laktasyon süresince değişebildiği gibi, laktasyondaki kadının beslenme özelliklerine ve kişisel metabolik faktörlere bağlı olarak da değişir. Örneğin emzirmenin başında karbonhidrattan zengin önsüt gelirken, emzirmenin sonunda yağdan zengin sonsüt gelir. Sonsütün gelebilmesi için bebeğin bir memeyi yaklaşık 10-15 dakika güçlü bir şekilde emmesi gerekir. Aksi halde yağdan zengin sonsüte ulaşmak mümkün değildir. Öğünlerde her 2 memenin kısa süreli emzirilmesi, bebeğin sonsüt yerine laktozdan zengin önsüt ile beslenmesine neden olur ki, bu da gaz şikâyetlerine, gürültülü ve sulu dışkılamaya neden olur.

Anne sütündeki besin öğelerinin birçoğu klasik özelliklerinin dışında işlevsel özelliklere sahiptir. Örneğin; anne sütündeki proteinler, büyüme için gerekli amino asitleri sağlamanın yanında, sindirimin en iyi şekilde olmasını, patojenlere karşı savunmayı ve doku olgunlaşmasını da sağlar. Benzer şekilde anne sütündeki yağlar, enerji sağlamanın yanında, hücre membranlarının ve immün sistemin yapı ve işlevlerine de katılırlar. Karbonhidrat bileşenlerinden laktoz ve oligosakkaritler ise enerji kaynağı olmanın yanında, kolondaki bakteriyel gelişmeyi mödüle ederler ve epitel hücrelerine bakterilerin yapışmasını önlerler.

Bu özellikleri nedeniyle, anne sütü ile beslenen bebekler arasında mortalite ve morbidite oranları belirgin bir şekilde düşüktür.

Anne sütü karmaşık bir sistemdir. İçeriğinde bulunan bazı faktörler bir diğerinin biyoyararlılığını olumlu yönde etkilemektedir. Örneğin; Anne sütünün fosfor düzeyinin düşük olması, kalsiyum biyoyararlılığının artmasında etkili olmaktadır.

Bütün bu üstünlükleri göz önüne alınarak, doğumdan itibaren bebeklerin 0-6 ay boyunca tek başına anne sütü ile beslenmeleri ve bu süre içinde su dahil hiçbir ek besin verilmemesi önerilmektedir.

Anne sütü ilk 2 yılda bebeğin sağkalımının güvencesidir.
Anne sütü bebeğe ağladıkça ve istedikçe verilir. Üç saatten fazla uyuyan bebekler, uyandırılarak emzirilir. Emzirme sıklığı, birinci aydan sonra, 2-3 saatlik aralarla programlanabilir. Günlük toplam emzirme sayısı, 10 kereden fazla olmamalıdır.

Sıfır-6 ay döneminde beslenme-Doğal olmayan beslenme
Anne sütü ile beslenmenin diğer bir deyişle doğal beslenmenin sağlanamadığı koşullarda, bebek beslenmesinde ilk seçenek olarak, inek sütünden yapılan formül sütler ya da endüstriyel sütler kullanılmaktadır. Bu tip beslenmeye doğal olmayan beslenme, suni beslenme ya da biberon ile beslenme denilmektedir.

Formül sütler, yaşamın ilk 6 ayındaki bebeklerin beslenmesinde kullanılan ve bu dönemdeki bebeklerin besin gereksinimlerini karşılayan ürünler ya da besinler olarak tanımlanmaktadır.

Hazır mamalar olarak da tanımlanan formül sütlerin diğer bir deyişle formülaların karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral içerikleri, her bir bileşenin minumum-maksimum değerleri, nerede, ne zaman ve hangi amaçla kullanılacakları, pazarlama koşulları vb. çeşitli otoriteler tarafından incelenmekte ve direktifler şeklinde uygulamaya konmaktadır.

Yaşamın ilk 6 ayında kullanılan formülalar üretilirken, altın standart olan anne sütünün içeriği esas alınmaktadır. Bu nedenle bu dönemdeki formülalara adapte formülalar ya da başlangıç formülaları denilmektedir.

Doğal beslenemeyen bebeklerde
• Solunum yolu enfeksiyonları ile orta kulak iltihabı sık görülür. Bu nedenle formüla ile beslenen bebekleri sırtüstü-düz yatar pozisyonda beslenmeden kaçınmalıdır.
• Gaz sancıları daha sık görülür. Özellikle inek sütü allerjisi varsa, gaz sancıları daha ağır seyredebilir.
• Allerjik sorunlar daha erken dönemde ortaya çıkar.
• Mide boşalma süreleri uzun olduğu için daha çok kusarlar, aspirasyon riskleri yüksektir.
• Normal konsantrasyonda hazırlanmayan formülalar, bebeklerin ağırlığında sapmalara, diğer bir deyişle bebeklerin şişman ya da zayıf olmalarına neden olur.
• Uzun süren biberon kullanımı ortodontik sorunlara yol açabilir.

Altı -12. ay döneminde beslenme, Tamamlayıcı beslenme
Tamamlayıcı besinler, yaşamın ikinci 6 ayında, anne sütü ile birlikte bebeğe verilen besinlerdir. Zamanında başlanan, çeşit ve miktarca yeterli olan tamamlayıcı besinler, bebeklik döneminde mortalite ve morbiditeyi önler, optimal büyüme ve gelişmeyi sağlar, ileri dönemde ise kronik hastalıklardan korur.

Tamamlayıcı besinler, bebeğin artan enerji ve besin ögeleri (demir başta olmak üzere) gereksinimlerini karşılamak, çiğneme ve konuşma kaslarının gelişimine katkıda bulunmak, bebeği farklı tat ve kıvamda besinlere alıştırmak ve böylece ileri dönemde iyi bir beslenme alışkanlığı kazandırmak amacıyla başlanır.

Tamamlayıcı besinlerin ne zaman başlanacağı tüm zamanların en önemli konularından biri olmuştur. Farklı zamanlarda, farklı ülkelerde, farklı yörelerde farklı uygulamalar yapılmış ve yapılmaya da devam etmektedir. Tamamlayıcı besinlerin başlanabilmesi için bebeğin fizyolojik ve psikolojik yönlerden gelişmiş olması gerekir. Fizyolojik olarak böbrek fonksiyonlarının, sindirim sistemindeki enzim fonksiyonlarının ve merkezi sinir sistemi fonksiyonlarının (oral ve kaba motor) gelişmiş olması gerekir. Desteksiz oturması, baş kontrolünün tamamen gelişmiş olması ve itme refleksinin kaybolması gerekir. Psikolojik olarak ise bebeğin refleksif davranışlardan, taklit edilen davranışlara ilerleme yapması, örneğin aç olduğu zaman ağzını açarak besine doğru uzanması, tok olduğu zaman başını geriye atarak ya da uzaklaştırarak besine ilgisiz davranması gerekir.

Bütün bu gelişimler ya da duygulanımlar en erken 4. ayda, optimal olarak ta 6. ayda tamamlanmaktadır. Dördüncü aydan önceki bebeklerin, itme refleksi nedeniyle sadece sıvı besinleri yutabildikleri ve çiğneme becerilerinin gelişmediği bilinmektedir.

Dördüncü aydan önce başlanan tamamlayıcı besinlerin anne sütü alımını azalttığı, allerjik hastalıklar ve aspirasyon riskini artırdığı, kabızlık ve ishal durumları ile zatürre sıklığını artırdığı, büyüme açısından da üstünlüğünün olmadığı bildirilmektedir.

Tamamlayıcı beslenme dönemi pek çok zorlukların, karmaşanın yaşandığı, kırılgan ve değişken bir dönemdir. Bu dönemdeki bebeklerin gereksinimlerini karşılamak için standart bir uygulama yoktur. Optimal uygulamanın hangisi olduğu da açık değildir.

İlk 6 ay sadece sıvı bir besin ile beslenen bebeklerin, çiğneme ve yutmadan oluşan yemek yeme davranışını öğrenmeleri zaman alır.

Tamamlayıcı besinler ve başlanma özellikleri
Tamamlayıcı besinler genel olarak meyve püresi, sebze püresi, yoğurt, muhallebi ve kahvaltıdır. Bebeğe verilecek ilk besinin prensip olarak allerjenitesi düşük, gaz yapmayan, gluten içermeyen besinler arasından seçilmesi önerilmektedir. Bu özellikler esas alındığında, elma ya da şeftali püresi, pirinç unu ile hazırlanmış muhallebi, yoğurt ve sebze püresi ilk başlanacak besinlerdir. Allerji yapma riski olan turunçgiller, yumurta, ekmek, balık ve et ilk verilecek besinler arasında yer almaz.

Tamamlayıcı besinler birer birer, 5-7 günlük aralıklarla, gün içinde, bebeğe, anneye, bakıcıya ya da aileye uyan bir saatte, bebeğin canlı olduğu, çok aç ya da çok tok olmadığı bir zamanda ve tercihen öğlen öğününde başlanır.

Besinler kaşıkla, başlangıçta az miktarlarda (30-50 ml ya da 5-6 silme tatlı kaşığı) verilir. Miktar günden güne artırılır, 3-5 günde tam porsiyona çıkılır. Benzer şekilde besinler, başlangıçta püre kıvamında daha sonra ezilmiş, ardından ufak parçalara bölünmüş biçimde verilerek bebeğin farklı yapıdaki besinleri alması sağlanır.

Farklı besinler en az 3 gün, tercihen 7 günlük aralıklar ile denenir. İlk kez verilen yiyeceklerin allerjik belirtilere neden olup olmadığı kontrol edilir. Besinlerin temiz ve taze pişmiş olmasına dikkat edilir. Tuzlu, baharatlı ve acılı besinler bebeklere verilmez. Katı besinler verilmeye başlandığında bebek dili ile itebilir. Bu durum besini reddetme olarak algılanmamalı, doğal bir tepki olarak karşılanmalıdır. Bebeğin hoşlanmadığı yiyecekler 2-3 haftalık aralarla tekrar denenir. Aşırı lifli besinler ilk 12 ayda önerilmez.

Altı-9 ayda bazı içecekler bardakla denenebilir, katı yiyeceklerde çeşitliliğe yer verilir. Küçük lokmalar şeklinde yiyecekler verilerek, bebek çiğneme konusunda cesaretlendirilir.

Bebekler 9-12. aylar arasında parmakla yenen yiyeceklerden (finger foods) hoşlanırlar. Çocuk gelişiminin normal bir parçası olan bu hareketlere izin verilmesi bebeklerin el ve ağız hareketlerinin olgunlaşmasına yardım eder. Bu nedenle ince dilimlenmiş ekmek, patates, elma, muz, havuç, köfte gibi yiyecekler küçük parçalar halinde bebeğin tabağına konur. Ancak olası bir şok durumuna karşı yerken yalnız bırakılmaz.

Onikinci ayda bebeğin kendisinin yemesine izin verilir. Ancak desteksiz de bırakılmaz Dağıtıp dökse bile bebeği kendi yemesi konusunda sınırlandırmak doğru değildir. Yemek saatlerinde aile bireylerinin olumlu yeme davranışı içinde olmaları önemlidir.

Sıfır-1 yaş dönemindeki bebeklere salmonella riski nedeniyle az pişmiş yumurta, brusella riski nedeniyle pastörize edilmeyen sütten yapılmış peynir, tuz ve katkı maddeleri içeriği nedeniyle hazır çorbalar, hazır meyve suları, kafein içeriği nedeniyle çay, kahve, kola, gazoz türü içecekler, aspirasyon ve allerji riski nedeniyle fındık, ceviz, badem gibi kuru yemişler, yüksek yağ ve tuz içeriği nedeniyle kızarmış patates, cips ve anafilâksi riski nedeniyle bal verilmez.

Kategori: Prof.Dr. Muazzez Garipağaoğlu, Yazarlar